EKİP ÇALIŞMASI - Marmara Fuar

EKİP ÇALIŞMASI

Belgesel izler misiniz?

Biliyorum, hepimizin evinde yalnız belgesel kanalları açıktır. Hiçbirimiz dizi, eğlence programı, yarışma programları, Show programları izlemeyiz. İşyerimizde olsun evimizde olsun her zaman belgesel kanalları açıktır, öyle olmadığı zamanlarda da haber kanalları açıktır.

Ben yanlışlıkla yukarı saydığım ve izlemediğiniz programların açık olduğu zamanlar dışında kalan ve gerçekten belgesel izlediğiniz zamanları sordum.

Ben vahşi yaşam belgesellerini, fabrika ve üretimi anlatanlarını, bazı büyük markaların tarihini ve tarih-savaşlar belgesellerini çok severek izlemişimdir ve izlemeye devam ediyorum. Okyanuslar, denizler ve suda yaşam ile ilgili olanlarını çok sevemedim. Günlük hayatımda bir yere gittiğimde oranın bitki örtüsünü çok dikkatli gözlemledikçe bu konudaki belgeselleri de çok merak etmeye başladım.

Hepimiz farkında olarak veya fark etmeden bilinçsizce dikkat etmişizdir bitki örtüsüne. İnsanın savunma amaçlı içgüdüsel hareketlerinden birisi olsa gerek bu. Etrafı tanımak, anlamak, bulunduğumuz ortamda neler olduğunu bilebilmek için ihtiyaç duyduğumuz bir davranış sanırım.

Bitki örtüsü sadece çevrede gördüğümüz ağaçlar, çiçekler, ot yapısı ve diğer bitkilerle sınırlı değil elbette. Birçoğumuz bulunduğumuz yerde hangi tür meyvelerin, sebzelerin ve tahılın yetiştiğini de inceliyoruzdur. Özellikle yeni bir yere seyahat ettiğimizde kaçımız oraya özgü meyve ve sebzelerin tadına bakmamıştır ki? Ben mutlaka bir market veya meyve-sebze satan bir yer ziyaret ediyorum. Ve hatta bazen seyahatimden valimizde o bölgeye özgü meyveler ve sebzelerle dönüyorum.

Üç canlı türünün dünyayı şekillendirmekteki önemini hiç düşündünüz mü? Önem sırasına göre incelersek ilk sırada insan, ikinci sırada hayvan ve en son sonda da bitkilerin geleceğini hepimiz biliyoruz. Ben biraz tersinden baktım olaya.

Dünyada her bölgede yaşamı iklim ve iklime bağlı bitki örtüsü değiştiriyor. Bölgenin bitki örtüsüne göre o bölgeye uyumlu hayvan türleri yaşayabiliyor, farklı türler yaşayamıyor. İnsan en akıllı canlı olarak bu konuda daha iyisini yapmış. Bulunduğu bölgeye uyum sağlamaktan çok o bölgeyi kendine göre düzenlemiş. İklimi elbette etkileyememiş, genel bitki örtüsünü de değiştirememiş. Ancak bir bitkiyi uyum gösterebileceği farklı bir bölgeye taşımak için çalışmış, hatta çok farklı bölgelerde yetişen bitkileri uyumlu olabileceğini düşündüğü bölgelere taşımış.

Hayatın ilk anından itibaren temel ihtiyaçlar beslenme/gıda, barınma ve korunma/güvenlik olmuştur. Beslenme ile ilgili ihtiyacı doğadan hazır olarak elde edilen hayvansal ve bitkisel yiyeceklerle karşılamıştır. Ancak belirli bir süre sonra yiyecekte devamlılığı sağlama ve eksikleri giderme adına bitki örtüsünün doğru yönetimle kullanılması üzerine teknikler geliştirilmiş.

Özetle, tarım, insanın ilk olarak bitkileri taşıma, yönetme ve kontrol etmesiyle birlikte başlamış ve günümüze kadar gelmiş. Bugün artık tarımda çok farklı teknolojiler kullanılarak tarım yapılıyor. Öncelikle tarımda kullanılan araç gereç değişti.

Eskiden insan gücü ile yapılan tarım artık makinelerle yapılır hale geldi.

Daha hızlı gelişim için gübre gibi doğal maddeler kullanıldı.

Zararlılara karşı ve zararlıları uzak tutmak için ilaçlar kullanıldı

Daha ileri safhada daha hızlı ürün elde etmek için suni katkı maddeleri kullanılmaya başlandı.

Bugün artık genetiği ile oynanmış bitkileri tartışıyoruz.

Tarımda İş Sağlığı Güvenliği denildiğinde araçları kullanırken kaza yapma, el aletleri ile birbirine zarar verme, düşme, ağaçtan düşme veya ağaç dalları kesildiğinde kişilerin üzerine düşmesi vb kazalardan söz edilebilirdi. İlerleyen safhalarda tarımda zararlılara karşı kullanılan ilaçlamaların insan sağlığı üzerine zararları konuşulmaya başlandı. Ancak bunların hepsinde oranlar düşük kaldığından tarımda İSG çok konuşulan, tartışılan bir konu olmadı. Hem zaten tarım alanında çalışan çiftçiyi, köylüyü vey tarımda çalışan işçiyi düşünen kişi sayısı oldukça azdı.

Ne zaman ki genetiği değiştirilmiş gıdalar konuşulmaya başlandı. Hepimiz bir anda bilirkişi olduk ve tarımı konuşmaya başladık. Onu da sadece kendimizi ilgilendirdiği tarafı ile. Yani tarımdaki çalışanın sağlığı değil, tarımda elde edilen ürünün sağlığa etkileri kapsamında. Oysa hepimizin hep birlikte tarım ile ilgili tepeden tırnağa her alandaki iş sağlığı ve güvenliği konuşmamız ve çözümler üretmemiz gerekiyor. Tüm diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda tüm kesimler aynı duyarlılığı göstermeli, söz sahibi kesimler bir araya gelir ortak bir çözüm oluşturmalıdır.

İş Sağlığı ve Güvenliği alanında ülkemizde son 5 yıldır önemli değişiklikler oluyor. Yasa ile başlayan, devamında yeni düzenlemelerle güncelleme ve eksiklerin tamamlanmasıyla ülkemizde İş Sağlığı ve Güvenliği bilinci her geçen gün daha fazla artıyor. Riskli iş alanlarında artın bilinç seviyesi ile birlikte alınan önlemler de artıyor. Ve bu süreç adım adım en az riskli alanlara doğru devam ediyor.

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konuşulduğunda akla her zaman ilk olarak işverenin alması gereken önlemler gelir. Buna katılmakla birlikte, işverenin önlem almasında esas itici gücün çalışan olduğunun da unutulmaması gerektiğini düşünüyorum. Çalışan hem iş sağlığı güvenliği ile ilgili önlem talep etmek hem de kendisini düşünerek kurallara uymak zorunda olduğunu bilmelidir. Sermayesiz veya çok küçük sermayeler ile kurulmuş ve faaliyet gelirleri dışında kaynakları olmayan işletmelerin cenneti olan ülkemizde, işletmelerin tüm önlemleri tam anlamıyla almasını beklemenin imkansız olduğunun yasa koyucular da denetleyiciler de eminim farkındadır. Bu durumun da farkında olarak işveren de çalışan da üstüne düşen görevi yerine getirmek zorundadır.

Bugün “ekip çalışması” ifadesini duymadığımız işletme kalmadı. Okullarda bile ekip çalışması öğretiliyor. Çocuklarımızın diğer çocuklarla uyum içinde oynaması için çocuklarımızı özel eğitimlere tabi tutuyor, pedagoglara götürüyor, kendimiz geliştirmeye çalışıyoruz.

Her alanda ekip çalışması konuşuluyorken konu iş sağlığı ve güvenliğine gelince ayrı taraflar olması anlamsız geliyor bana. İş sağlığı ve güvenliği alanında taraflar olarak değil ekip çalışması yapılmasının mecburi olduğuna inanıyorum. Her alanda olduğu gibi iş sağlığı güvenliği alanında da gelişme için ekip alışması dışında bir alternatifin köklü çözüm için yetersiz olduğunu düşünüyorum.

İş sağlığı ve güvenliği alanında ülkemizdeki esas değişim “ekip çalışması” ile gerçekleşmelidir.

Check Also

Fuar Güvenliği

Ortağı ve yöneticisi olduğum Marmara Fuarcılık ve etkinliklerini takip eden herkesin bildiği gibi, kurulduğumuz günden …